Genel Cerrahi bölümümüzde yatan hasta, poliklinik ve acil servis olmak üzere haftanın 7 günü 24 saat aralıksız hizmet vermektedir. Bölümümüzde ayrıca endoskopik işlemler yapılabilmektedir. Gastroskopi, kolonoskopi, rektoskopi, yapılabilmekte olup bu yolla yemek borusu, mide, barsak hastalıklarının erken tanısı konularak; gastrit, ülser, reflü, iyi veya kötü huylu tümörlerin tedavisi sağlanmaktadır.
· Laporoskopik Cerrahi (Kapalı Ameliyat) - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Laparoskopi halk arasında “ kameralı sistemle ameliyat “ olarak bilinen teknolojisinin adıdır. Günümüzde bir çok ameliyat daha küçük ameliyat izi daha az ağrı daha erken normal hayata dönme gibi avantajlar sağlaması nedeniyle artık bu yöntemle yapılmaktadır. Bu yöntemle ilgili ameliyat karna açılan deliklerden yerleştirilen kamera ve el aletleri yardımıyla yapılmaktadır. Genel Cerrahi pratiğinde safra kesesi ameliyatları, fıtık ameliyatları gibi bir çok ameliyat artık bu yöntemle yapılabilmektedir.
· Safra Kesesi Ameliyatları (Kapalı, Açık) - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Safra kesesi ameliyatları safra kesesi hastalıkları (safra kesesi taşı ya da polibi) nedeniyle yaygın olarak uygulanmaktadır. Bugün için kabul gören engel teşkil eden bir durum olmadıkça safra kesesi ameliyatlarının laparoskopik (kapalı yöntemle) olarak yapılmasıdır. Daha önceden geçirilmiş karın bölgesi ameliyatları, ileri derecede akciğer hastalığı, geçirilmiş akciğer ameliyatları gibi durumlar cerrahların açık yöntemi tercih etmelerine sebep olabilmektedir.
Safra kesesi ameliyatı olacak hastalar genellikle ameliyattan bir gün önce servise yatırılır. Yattığı günün gecesinde 24:00’dan sonra bir şey yiyip içmez. Laparoskopik (kapalı) kolesistektomi yaklaşık 1 saat sürerken açık yöntemle bu süre 1.5 saat kadardır. Ameliyat sonrası hastalar genel anestezi aldıkları için 6 saat sonra yemek ve su almaya başlayabilirler. Ameliyattan sonraki günde yapılan muayenelerinde engel bir durum tespit edilmezlerse taburculukları yapılabilir.
· Meme kanseri ve cerrahisi - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Meme kanserinde erken teşhis hayati bir öneme sahiptir. Bunun için hastaların kendi kendilerini muayene etmeleri teşhisin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Meme kanseri kabaca meme dokusunda başlayıp koltuk altına oradan da tüm vücuda dağılma eğilimindedir. Bu nedenle meme kanserinin daha meme dokusuna sınırlıyken yakalamak esastır. Böyle bir durumda sadece cerrahi müdahale bile yeterli olabilirken; koltuk altına yada oradan vücuda yayılan kanseri tedavi etmek cerrahiye ek olarak mevcut radyoterapi ve kemoterapi yöntemlerine rağmen oldukça zor olmaktadır. Bu amaçla meme kanseri taraması kanseri erken teşhis etmek için daha şikayet oluşmadan kanseri tespit etmeyi hedeflemektedir. Ailede meme kanseri öyküsü bulunması, erken adet görmeye başlama, geç menapoza girme, az sayıda çocuk doğurma, ilk doğumu geç yaşta yapma, bilinen meme kanseri risk faktörleridir.
Meme kanseri için ameliyatı planlanan hastalarla tümörlerinin evresine göre bir tedavi planlaması yapılıp hastalar en kısa sürede tedavi altına alınmalıdır. Bu amaçla cerrahi müdahale hem tedavinin bir parçasıyken hem de hastalığın evresini tespit etmekte kullanılır. Bu anlamda cerrahi tedavi iki parçadan oluşur:
1- Meme dokusundaki tümör yükünü ortadan kaldırmak
2- Ameliyat öncesi radyolojik değerlendirmelerde koltuk altı tutulumuna dair bulgu varsa koltuk altındaki lenf bezlerinin çıkarılması.
Günümüzde meme kanserinde koltuk altında tutulumun olması ya da olmaması hastaların hayatta kalımını etkileyen en önemli faktördür.
Meme cerrahisi sonrası birinci gününde muayeneleri normal olan hastalar taburcu edilebilirler. Sonrasında ise ek tedavilerin (Kemoterapi ve ya radyoterapi) gerekliliğine ise ameliyatla çıkarılan meme dokusu ± koltuk altı lenf bezlerinin patoloji bölümünce yapılan incelemesi sonucu saptanan evreye göre karar verilmektedir. Ameliyat sonrası patoloji sonucunuzu mutlaka doktorunuza sorunuz.
· Tiroid (Guatır) Ameliyatları - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Tiroid bezi nefes borumuzun hemen önünde sağlı sollu badem şeklinde iki bölüm ve bu iki bölümü birbirine bağlayan isthmus denilen köprüden oluşan bir organdır. Asıl amacı salgıladığı iyottan zengin hormonlarla vücuttaki tüm dokuların metabolizma hızını ayarlamaktır. Bu açıdan bakıldığında vücudun gaz pedalı gibidir.Tiroid bezi hastalıkları kabaca yapısal ve hormonal olarak ikiye ayrılabilirler. Yapısal hastalıklar tiroid bezinin büyümesi ve nodul bulundurmasını içerirken; hormonal hastalıkları tiroid hormonunu az ya da gereğinden fazla salgılamasını içermektedir.
Tiroid bezinin yapısal hastalıkları tiroid bezini aşırı büyüterek ses kısıklığına nefes darlığına ve kozmetik olarak kotu görünüme sebep olabilir. Ayrıca tiroid nodülleri nadiren de olsa kotu huylu hastalık taşıma riskleri nedeniyle ileri değerlendirmeyi gerektirebilirler. Bu aşamada gerekli hallerde tiroid nodülleri halk arasında “parça alma” denilen biyopsi yöntemleriyle değerlendirilmektedir. Tiroid nodulu nedeniyle ameliyat kararı vermede en önemli bilgileri biyopsi sonuçları vermektedir.
Tiroid bezinin az çalışması olarak bilinen hipotiroidi geçici veya kalıcı bir durum olabilirken tedavisi tiroid hormonu içeren ilaçlar kullanmaktır. Aksi durum olan hipertiroidinin öncelikli tedavisi ise hastanın tiroid hormon salgısını baskılayıcı ilaçlarla tiroid hormon düzeyini normale çevirmektir. Sonrasındaki tedavi bu aşırı çalışma durumu geçici ise ilaçla tedavisini yapmak eğer kalıcı sebeplerle hipertrioidisi varsa bunu tiroid bezinin aşırı hormon salgılayan kısmının ya ameliyat ile çıkarılması ya da atom tedavisi olarak bilinen RAI tedavisi ile haraplanmasını içerir.
İlçemizin de içinde bulunduğu ülkemizin Karadeniz Bölgesi tiroid hastalıklarının sık görüldüğü yerlerdendir.
· Sindirim sistemi Hastalıkları Cerrahisi - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
· Anal Fissür, Fistül, Apse Cerrahisi - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Anal (makat) bölge hastalıkları sebebiyet verdiği rahatsızlıklar nedeniyle oldukça can sıkıcı bir hal alabilmektedir. Fissürün Türkçe karşılığı çatlaktır. Anal fissür makatın çıkış kısmında yerleşen barsak duvarındaki çatlaklardır. Bu çatlaklar zaman geçtikçe barsak duvarında daha da derinleşerek şiddetli ağrı ve kanamaya sebep olurlar. Mevcut ağrı ise makatın çıkış kısmındaki bizim kontrolümüz de olmayan kas gruplarının kasılı kalmasını neden olur. Bu kasılma nedeniyle makat çıkışı daha da daralır ve her dışkılamada mevcut çatlağın daha da derinleştiği kısır bir döngüye girer. Zamanla bu çatlakların üzerinin kapanması suretiyle bu çatlaklar fistül dediğimiz barsağın iç kısmından dışarıdaki cilde doğru uzanan tünellere dönüşür. Bu dönemde hastanın ağrı ve kanama şikayeti azalırken, makat ağzının kenarındaki ciltte bulunan bir ağızdan akıntı şikayeti başlar. Zamanla bu dış ağız bir şekilde kapanır ve barsağın iç kısmındaki iç ağız açık kalırsa iç ağızdan gelen muhteviyat kapalı olan dış ağızdan çıkamayacağı için barsak duvarı katları arasında birikerek anal apse dediğimiz tabloyu oluşturur. Bu tabloda makat ağzı çevresindeki ciltte ağrı bir şişlik yanı sıra ateş gibi sistemik enfeksiyöz bulgular gelişebilir.
Anal fissürden anal apseye doğru giden süreçte tedavi başlangıçta daha kolayken apse gelişen hastalarda tedavi oldukça güçleşebilmektedir.
· Fıtık Cerrahisi - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Fıtık denilen antite aslında karın duvarında meydana gelen bir çeşit zayıflama ve ya yırtılma sonrası bu alandan karın içi organların (çoğunlukla barsakların) dışarıya cildin altına doğru çıkmasıdır. Son zamanlarda halk arasında yama olarak adlandırılan sentetik materyallerin fıtık tamirinde kullanılmaya başlanmasıyla fıtık ameliyatı sonrası görülen nüksler oldukça azalmıştır. Tariften anlaşılacağı üzere fıtığın ilaçla bir tedavisi yoktur. Kesin tedavi cerrahi onarımdır. Cerrahi onarımda kapalı ve ya açık yöntemler hastaların durumuna göre tercih edilebilirler. Her iki teknikte de standart olarak yama kullanılmaktadır. Fıtık ameliyatı için genelde tercih edilen spinal anestezi denilen belden uyuşturma yöntemidir. Bu yöntemle belden yapılan bir iğne ile kabaca belden aşağı bölgeler uyuşturulmuş olur. Böylelikle özellikle narkoz almasında sakınca olan hastalar narkozun zararlı etkilerinden korunmuş olurlar. Bu teknikte, narkoz alan hastalarda gördüğümüz ameliyattan uyanırken olan bulantı ve kusma gibi hoş olmayan durumlar olmamaktadır. Ameliyattan sonra yaklaşık 2-3 saat sonra hastaların ayaklarındaki uyuşukluklar geçmekte ve hastalar normal aktivitelerine dönmektedir. Standart fıtık ameliyatından bir gün sonra hastaların muayeneleri normal olarak değerlendirilirse taburculukları yapılmaktadır.
· Kalın Barsak Ameliyatları - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
· Pilonidal Sinüs ( Kıl Dönmesi ) Ameliyatları - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Kıl dönmesi vücudun kıl ile kaplı herhangi bir yerinde görülebilmekteyken kıl dönmesi denilince yaygın olarak akla gelen iki popo yanağı arasında akıntı, ağrı ve şişliğe neden olan hastalıktır. Hastalığın muayenesinde dıştan gözüken akıntıya neden olan milimetrik boyutlarda bir deliktir. Aslen dıştan milimetrik boyutta gözüken bu deliğin içeri doğru devamında çok daha büyük boyutlara ulaşan sinüs dediğimiz içinde kıl ve apse elemanlarını barındıran boşluk bulunur. Eğer dıştan gözüken ağız apse elemanlarıyla tıkanacak olursa apse salgısı içeride birikerek içerdeki boşluğu daha da büyüterek ağrılı bir hal alabilir. Bu durumda hastaların acil müdahale ile apselerinin boşaltılması gerekir. Ama bu hastalığın kesin tedavisi değil mevcut durumu rahatlatmak için yapılan işlemdir. Kısacası kıl dönmesinin ilaçla bir tedavisi yoktur. Kesin tedavi cerrahidir.
· Hemoraid Ameliyatları - Daha Fazla Bilgi Almak İçin Tıklayınız.
Hemoroidler makat çıkış kısmında normalde de bulunan toplardamar yumaklarıdır. Buradaki görevleri dışkılama esnasında makat ağzında bir çeşit yastıkçık görevi görerek dışkının makattan barsak duvarına zarar vermeden çıkmasını sağlamaktır. Aynı zamanda kabaca dışkının ve barsak gazının çıkışının kontrolüne de yardımcı olurlar. Aslen bacaktaki varis diye bilinen hastalığın makat ağzında bulunan şekline benzetilebilirler. Zamanla bahsi geçen bu toplardamar yumaklarının duvarı zayıflayarak barsak duvarı içinde balonlaşmaya ve sarkmaya başlarlar. Hastalar bunu makatta şişlik olarak fark ederler. Süreç bir defa başladı mı zamanla her dışkılamada bu damar yumakları daha da zedelenerek daha da sarkarlar. Bu dönemde kanama ve akıntı görülebilir. Çoğu zaman ağrısız şişlikler olarak tarif edilen hemoridler içinden geçen kanda pıhtılaşma olursa (tromboz) acil cerrahi müdahale gerektiren çok ağrılı bir durum ortaya çıkar.